O Ses Türkiye Jurisi Murat Boz'la Röportaj

O Ses Türkiye yarışmasında jüri üyeliği yapacaksınız. Ön elemeler de başladı. Jüri koltuğunda oturmak zor mu?
Valla benim için çok kolay çünkü ne Hülya (Avşar), ne Hadise ne de Mustafa (Sandal) çok anlamıyorlar ses seçiminden.
O Ses Türkiye Hülya Avşar’ın sözüyle “Birinci belli, ikinci kim?” mi diyorsunuz yani?
Tabii canım! Hülya, bırakın birinciliği bu konuda konuşmaya bile değmez. Hülya benimle yarışamaz yani. Hepsi yalan dolan yani… Benim yanımda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar işte. Sonuçta bu yarışmadan çıkacak birinci benim ekibimden olacak! Şaka bir yana tüm jüri arkadaşlarımı çok seviyorum.

Önümüzdeki günlerde sizi zorlu bir maraton bekliyor. Bu ilk Anadolu turneniz mi olacak?
Daha önce de Anadolu’da konserler verdik ama böyle turne kapsamında yapmamıştık. Yaz aylarında genelde Ege bölgesini kapsayan bir turne yapmıştık. Şimdi de Anadolu’ya gidelim dedik. Bir yandan da televizyon programı başlayacağı için biraz sıkışacağım ama sorun olmaz diye düşünüyorum.
BUTİK KONSEPTİNDE
Turneye genelde yaz aylarında çıkılmaz mı, siz neden sonbaharı tercih ettiniz?
Doğru söylüyorsunuz, turneler genelde yaz aylarında yapılır. Ama biz büyük ilgi görünce, yazın yaptığımız turnenin devamını getirelim dedik. Bir yere gidiyorsunuz, diğer şehirlerden “Neden bize de gelmiyorsunuz?” diye istekler geliyor. Biz de böyle bir istek olduğunu fark edince bu turneyi yapma kararı aldık. 6-7 bin kişilik yerlerde vermeyeceğiz konserlerimizi; daha butik bir iş olacak. Evimde gibi takılacağım yani konserde…
Neden böyle bir konsept düşündünüz?
Ben daha sıcak, samimi, beni kendilerine daha yakın hissedebilecekleri bir ortamda beni sevenlerin karşısına çıkmak istedim. Konser boyunca onları da o ortamın içine çekmeye çalışacağım. Canım çay isterse, sahneye çay isteyip içeceğim, orkestra arkadaşlarım da isterlerse çaylarını içebilecekler; o sırada şarkılarımızı söyleyeceğiz…
Siz içerken seyircinizin de canı çay çekerse… Verecek misiniz?
Tabii, neden olmasın? Canımı istesinler, canımı veririm ben onlara! Çay nedir ki…
Sahne için evinizden de eşyalar götürecek misiniz?
Götüreceğim tabii! Mesela evdeki koltuğumu, abajurumu falan götüreceğim. Yani sahnede benim evimde kullandığım eşyalar olacak.
DANSTA İDDİALIYIM
Bu turnede size dansçılarınız eşlik etmeyecek sanırım. Siz peki, nasıl dans edersiniz, iyi misinizdir?
Lütfen, rica ediyorum! (Gülüyor) İyi dans ederim gerçekten. Sahnede ufak ufak bir hareketlendirme yapmak, dans etmek gerekiyor. Ben de Türkiye’de bu işin öncülerinden biriyim. Tabii beni başkalarının değerlendirmesi lazım; kendim “Çok iyi dans ederim” diyemem ama iddialıyım yani!
Yakışıklı, seksi popçular eskiden ulaşılmaz görünürdü ama siz bu algıyı yıkmayı başardınız. Nasıl başardınız bunu?
Ne bu algı oluşurken özel bir şey yaptım, ne de bu algının kırılması için… Sadece bendim. Ben sadece müziğe, şarkılara ve sahneye konsantreyim. Onun dışında bu tarz şeylere takılmıyorum. Zaten ulaşılmaz olmaya falan çalışmak benim için külfet olur. Bir de sanki uzaylılara müzik yapıyorsun… Kime müzik yapıyorsun; seyirciye… Seyirci de doğal olarak bana ulaşmak isteyecek. Bir kız beni sevgilisi olarak hayal etmezse, bir anne ya da baba beni evladı gibi görmezse; bizim de sanatçılar olarak varlığımızın bir anlamı yok.
BİRİNCİ BENİM EKİPTEN ÇIKACAK
‘O Ses Türkiye’ yarışmasında jüri üyeliği yapacaksınız. Ön elemeler de başladı. Jüri koltuğunda oturmak zor mu?
Valla benim için çok kolay çünkü ne Hülya (Avşar), ne Hadise ne de Mustafa (Sandal) çok anlamıyorlar ses seçiminden.
Hülya Avşar’ın sözüyle “Birinci belli, ikinci kim?” mi diyorsunuz yani?
Tabii canım! Hülya, bırakın birinciliği bu konuda konuşmaya bile değmez. Hülya benimle yarışamaz yani. Hepsi yalan dolan yani… Benim yanımda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar işte. Sonuçta bu yarışmadan çıkacak birinci benim ekibimden olacak! Şaka bir yana tüm jüri arkadaşlarımı çok seviyorum.
YENİ ORKESTRA YENİ SOUND’LAR DEMEK
Yeni bir orkestrayla yolunuza devam ediyorsunuz. Bu şarkılarınızın alt yapısının da değişeceği anlamına mı geliyor?
Müziğin en önemli unsuru; icracılar. Ve icracıların da kendilerine ait yorumları olur. Benim için de yeni orkestra; benim şarkılarıma yeni bakış açıları demek. Bunları da orta yolda buluşturmak, bu yüzden de bol bol prova yapmak gerekiyor. Provalarda benim ve onların isteklerinin ortasını buluyoruz. Bu süreçde tabii çok kolay olmuyor.
Orkestra; Teoman’ın eski orkestrası. Dolayısıyla rock müziğe yatkınlar. Bu sizi şarkılarınızın alt yapısının rock’a kaydığı anlamına geliyor mu?
Tabii ki bir tavır oluyor çalışlarında ama o tavır da beni besliyor sonuçta, bana bir şeyler katıyor. Farklı bir şey oluyor yani… Ben zaten farklı şeyler yapmayı severim; dinleyicinin albümdeki şarkının sürekli aynısını dinlemesini istemem, zamanla o şarkılara farklı sound’lar katarım.
Dinleyicinizi şaşırtmayı seviyorsunuz yani…
Evet, seviyorum çünkü bunu hak ediyorlar. Şarkıların aynısını da çaldırabilirim, bu arkadaşlar o yeteneğe de sahipler ama dinleyicim daha iyisini hak ettikleri için daha farklı şeyler duymayı da hak ediyorlar.
TEOMAN’LA GÖRÜŞMEDİK
Peki, orkestrasıyla çalışmaya başladıktan sonra hiç Teoman’la görüştünüz mü, bir şey dedi mi size?
Hayır, hiç görüşmedik. Bir de orkestrasını elinden almışım gibi bir durum yok. Onlar ayrıldılar, biz de yeni bir nefese ihtiyaç duyduğumuz için teklif götürdük, kabul ettiler ve başladık.
HAYRANLARIM ELİZ’LE BENDEN ÇOCUK İSTİYOR
Turkcell Kuruçeşme Arena konse rinizde kız arkadaşınız Eliz Sakuçoğlu’na evlenme teklif edeceğiniz söylenmişti. Gerçekleşti mi bu teklif?
Benden sahnede öyle bir şey bekliyor lardı ama olmadı. Ben magazinci arkadaşlara o konserde bir tüyo vermiştim ama o tüyoyu değerlendiremediler. Yani o gün ben yapacağımı yaptım ama magazinci arkadaşlar fark edemediler, hem de gözlerinin önünde yapmama ve tüyoları vermeme rağmen! Özel ve önemli bir şeydi aslında; nasıl kaçırdılar inanamıyorum yani…
GEÇTİ BOR’UN PAZARI
Ee bize açıklayın bari; neydi o önemli şey?
Ooo, geçti Bor’un pazarı…
Milletin anne-babası “Evlenin” diye baskı yapar, galiba sizin de en çok hayranlarınız istiyor evlenmenizi…
O yüzden diyorum ya; enteresan bir takipçi kitlem var benim. Mutlular bizim ilişkimizden ve evlenmemizi istiyorlar. Hatta bir keresinde müzik şirketime bir paket geldi, bir açtım; içinden iki tane patik çıktı. (Kahkahalar) Çocuk da istiyorlar yani!
Hayranlarınızın isteğini ne zaman yerine getireceksiniz?
Şu an evlilik diye bir şey yok. Ama ben evliliğe çok uzak değilim. Her an evlenebilirim. Canımız sıkılır, bir anda karar veririz; evleniriz.
ARABESKİN ÂLÂSINI YAPARIM
Sanatçılar günümüzde farklı sound’lar denemeyi, farklı sound’larda albümler yapmayı seviyor. Sizden de gelecekte arabesk, Türk sanat müziği ya da halk müziği gibi tarzlarında şarkılar dinleme ihtimalimiz var mı?
Olabilir, neden olmasın? Çok sevdiğim, çok takdir ettiğim arabesk sanatçıları var, en başta da Orhan Baba. Arabeski dinlerim, çok severim, büyük üstatların şarkılarını yorumlamak bize ancak onur verir. Ayrıca arabeskin de âlâsını yaparım! (Gülüyor)
BİR ANDA İBO PATLATIRIM!
Peki, evdeyken en çok hangi türden şarkılar mırıldanırsınız?
Durup dururken her şeyi söyleyebilirim, bir anda bir İbo patlatabilirim mesela… Arabesk yaparız yani… Aklıma bir şey gelirse söylerim. Banyo yaparken söylerim, çıkarım yine söylerim, yemek yerken mırıldanırım…
İlker Gezici / Sabah

Facebook'ta bizi takip edin...